’MinorityReport0’ adı altında yapılan çalışmalar, her şeyi amaçsız zannedenlerin bilinçlenmesi için birer örnektir.

24 Mayıs 2013 Cuma

Maddenin Esiri Olma!

 
İnsan, beden ve ruhtan oluşur. Beden ve ruh ikisi de ihtiyaç gereğince beslenmelidir. Özümüz ruhtur beden ise insanoğlu için dünyadaki konağıdır.

Madde sadece bir ihtiyaçtır. Maddenin esiri olmak, onu insandan üstün tutmak demektir. Bu durum da insanlığın köleliği demektir.

Art niyetli düzenin en büyük silahı olan medya bir kasırga oluşturuyor ve ona kapılan insanlar döngünün içerisinde kendilerinden geçiyorlar. Etkinin tesirinde kendilerini kaybettikleri yetmezmiş gibi bu halkayı büyütüyorlar. Karşı gelmiyorlar, gelmedikleri gibi bu düzene karşı çıkanların yolunda taş oluyorlar. Bu durum da art niyetli düzenin planının tıkır tıkır işlemesini sağlıyor.

Bu kasırga ile insanoğlunun sahip olduğu en büyük hazine olan iradesini ele geçiriyorlar. Karakterini şekillendirip başka bir sen oluşturuyorlar. Kitlelerin vücudu art niyetli düzenin yönlendirdiği şekilde biçim alıyor, ruhu onların esiri, kişiliği onların komutlarıyla oluşuyor, hareket ediyor ve karar alıyor. Zaten insanoğlunun sahip olduğu tüm varlık bunlardan ibaret iken hepsini elinden kaçırıyor. Farketmeden köle oluyor ve hatta köleliği talep ediyor.

Yaratıcı, din ve ahlak soğuk ve itici gösteriliyor. Aslında bu hareketi yaparken kendi düzenlerinde bir yaratıcı bir lider ve bir din söz konusu. Yaratıcı, şeytan ve onun dinleri. İnsanlar dinsizleşirken, acaba tanrı var mı, kutsal kitap var mı, peygamber var mı, kanıtı var mı, cennet ve cehennem var mı diye sorgulama aşamasında inançlarını kaybederken şeytan ve onun şeytani cin ve insan ordusu gittikleri yolda sağlam adımlarla ilerliyorlar.

İslam, Hak din olmasına rağmen, şeytan ve ordusunun bozulmaya uğrattığı dinler ve oluşturduğu taklit dinler ile sürekli İslam’a saldırıyor. Dünya üzerindeki kitleler tüm dinlere, ideolojilere, fikirlere saygı duyarken art niyetli düzenin etkisi altında olduğundan; İslam’ın, Allah’ın ve son peygamber Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellemin gerçekliğinden şüphe edip, hor görüyorlar. Şeytan ve ordusu her fırsatta türlü hilelere başvurduğu için kitleler, Hak olanı hiçe sayıyor ve gerçeklikten nasibini alamıyor.

Art niyetli düzenin günümüzdeki öncüsü siyonizmdir. Siyonizm de şeytanın öğretisi kabalaya, satanizm dinine göre hareket eder. İşte şahit olduğunuz gibi onlar bunu dinleri gereği yapıyor. Bu din ki seçilmişler dışındakileri aşağı görüyor. Hatta seçilmişleri bile eğer yollarında engel teşkil ederlerse umursamaz bir şekilde yok ediyorlar. Bunun nedeni ise bu inancın liderinin şeytan olmasıdır. Şeytan bir cindir ve insanoğluna savaş açmışken onu zaten köle olarak görür. Ama süslü cümleleriyle insanın nefsini okşar. İnsanoğlunu saptırma görevini üstlenen şeytan başarıyla yolunda ilerliyor.

Dünyanın her bir yanında şeytanın askerleri olduğu gibi ülkemiz Türkiye’de de aynı durum varlığını gösteriyor. Sürekli materyalizm, dinsizlik, cinsellik, saldırganlık, ayrımcılık, vahşet besleniyor.

İnsanlar hakkındaki planlarını gizlemiyorlar. Örneklendirmek gerekirse Birdy Nam Nam’in bir parçasında da bundan bahsedilmiş.

“Gezegeni tahliye et. Almanya programı. İnsan ırkını ortadan kaldır. Dünya projesini sil. İnsanoğlu gizli tutuluyor, Almanya programı. İnsan ırkını ortadan kaldır. Sürüngenlerle (reptilian) değiştir.” [Birdy Nam Nam - The Plan]

Yapılanlarda şeytanın parmak izini bulmak çok kolay aslında. Eğer batılı bilirsen, bakıp da görürsün. Ki onlar çok açık veriyorlar.

Türk Medyasındaki Akıl Kontrolü ve Yönlendirilen Kitleler.

Özellikle hergün sürekli izlenen programlardan bir kaç örnek vereceğim. Magazin, sabah ve evlilik programlarını anlatmaya gerek duymuyorum. Onlar yönlendirmede ilk sırayı alıyor zaten. Ve ilk önce mateyalizmi besleyen programlardan bahsedeceğim.

“Bana Her Şey Yakışır” akıl kontrolü programını barındıran bir programdır. Zaten program olduğunu kendileri de söylüyorlar çekinmeden.

Program, bu jenerik ile başlıyor. Ritimler ve sözler, tamamen değişim için tasarlanmış.

    “Seçtim en güzel elbiseyi
    Taradım havalı saçlarımı
    Yaptım hafifçe makyajımı
    Çok şık oldum.
    Ayağımda rugan ayakkabılar
    Yürüdüm titredi yollar
    Aşktır en güzel aksesuar
    Modaya uydum.
    Hadi git aynaya tak takıştır
    Boşver her şeyi sür sürüştür
    Kim ne derse desin aldırma
    Bana da ne giysem yakışır
    Bana her şey yakışır.”

Ritim, hipnoz edip ilgiyi çekerken, sözlerle de istenilen yönlendirme yapılıyor. “Aşktır en güzel aksesuar Modaya uydum.”, aşk ve moda ne demek ki? Aşk, art niyetli düzendeki şevktir, tutkudur, şeytanın yoludur. Moda ise akıl kontrolü programıdır. Her kesimden insanı içerisine çekmek için de her tür yemi vardır. Giyside moda, eşyada moda, futbolda moda, yemekte moda ve birçok çeşidini daha bulabiliriz. Moda, insanlara hiçbir zaman yapmak istemiyecekleri işleri yaptırır, konuşmayacakları konuları konuşturur, kabul etmeyecekleri seçimleri seçtirir. Moda, akıl kontrolünün en büyük yelpazesidir, en büyük şubesidir.

Sözlerde, “Kim ne derse desin aldırma” derken; yakın çevrene ve insanlara aldırmamayı aşılıyor. “Onlar bu değişimi kabul etmese de sen programda gösterildiği şekilde değiş” fikrini kabul ettiriyor. “Bana da ne giysem yakışır” sözüyle, eğer kıyafetler kabul etmeyeceğin tarzda ise de “olsun bana yakışır” diyerek motivasyonu geri kazanıyor.

Görüntüler de programı destekler ve açıklar nitelikte.

Aynanın içinden çıkıp damalı zeminin üzerinde yürüyor. Akıl kontrolü programlamalarında ayna büyük bir yer tutar. Ayna programında, farklı, bilinmeyen bambaşka bir dünyada deneyimler yaşanır. Aynanın gösterdiği dünya ise şeytanın dünyasıdır. İnsanları kandırıp, baştan çıkarmak için tasarlanan süslü yalanlarla ve sahtekarlıklarla döşenmiş bir dünya. “Bana Her Şey Yakışır” programıyla da izleyiciye o dünyanın bir kısmı gösteriliyor. İnsanlar farkında olmadan hiç tanımadıkları insanların tasvip etmeyecekleri düşüncelerine maruz kalıyor. Bu yönlendirme ile izleyici kitlenin karakterleri oluşuyor. Aldıkları kararlar, art niyetli düzenin lehine olmuş oluyor.

Kırmızı rugan ayakkabı, akıl kontrolü programlaması olan Oz Büyücüsü filminde en önemli tetiktir. Ağır akıl kontrolünün mevcut olduğunu ve izlecinin karakterinin oluştuğunu gösterir. “Ayağımda rugan ayakkabılar, yürüdüm titredi yollar” diyor ve yürüdüğü yol filmdeki karakter olan Dorothy’nin yürüdü yol gibi tuğlalı. Kırmızı ayakkabı ile tuğlalı yoldan yürüyor. Dorothy’nin hedefi gökkuşağıydı, bu programda da aynen bu kastediliyor. Gökkuşağının sonuna gittiğinde bambaşka biri oluyor. İzleyici kitle de aynen başka biri oluyor. Modaya olan ilgisiyle kişi programın etkisine kolayca giriyor.

 Tuğlalı yol, ağaçlar, balonlar, güller, altı köşeli yıldız ve renkler her biri akıl kontrolündeki tetikler.

 İşte gökkuşağı renginde bir koltuk ve üzerinde oturan cansız bir manken. Cansız manken, tamamen ele geçirilmiş ve değişim yaşamış kişiyi gösterir. Bu programın izleyicisi orada kendini görüyor. Her bir obje yönlendirme için tetik. Duvarda Audrey Hepburn”ün fotoğrafı var. Audrey Hepburn, tarzıyla modada kendi çizgisini oluşturan bir köle. Köle çünkü akıl kontrolü programlamalarıyla bu yönü ortaya çıktı ve karakteri kitlelelere yansıtıldı.

Program içerisinde müzikler, görünmeyen ve karakteristik ses tonuyla konuşan bir adam ve tavsiye veren modacı Cengiz Abazoğlu ile izleyici kitlenin ilgisi sürekli taze tutuluyor.

“Bana Her Şey Yakışır”, “Bugün Ne Giysem” gibi programlar dışında “Ben Bilmem Eşim Bilir”, “Yaparım Bilirsin”, “Evim Şahane” ve benzeri birçok program da izleyici kitlesini maddeyi ve parayı elde etmek için her şeyi yapabilecek duruma getiriyor. Yarışmacılar ödülü elde etmek için türlü küçük düşürücü hareketler yapıp, rakiplerini hırslı bir şekilde eleyebilmeyi amaçlıyor.

Bu gibi programlar genellikle aile üyeleriyle hep birlikte izlendiğini hatırlarsak aile içi iletişimi etkilediğini de rahatlıkla anlarız. Programda, bir ödül için her şey yapılabilir algısı oluşturuluyor.

Topuklu ayakkabı kadınlığı simgeler. Programda tekrar bir yenilik yapılıyor. Topuklu ayakkabıyı bir erkeğe giydirerek kadın-erkek olgusu yerini çift cinsiyete bırakıyor.

Olaylar bu şekilde yansıtılarak durum normal karşılanmış oluyor. Hele de küçük çocukların bu programda neler hissettiğini düşünmek güç değil.

 Noel baba kıyafeti içerisindeki kızlar, yarışmacı bayanların eşlerine özel bir ilgiyle ve imalarla hediyeler veriyorlar.

 Yarışmacıların eşleri buna katlanmak zorundaymış gibi davranıyorlar.

Özel hediye verenlerin isimleri de ilgi çekici, Binnur ve Hilal.

Programlar hakkında bu gibi bir sürü örneklendirme yapılabilir. Ama önemli olan, anlaşılması gereken bu gibi programlarla güçlü bir yönlendirme yapıldığıdır.

Reklamlardaki Akıl Kontrolü.

Kendilerinin de dile getirdiği gibi “Alice Harikalar Diyarında” konseptinde bir reklam filmi.
 Bergüzar Korel şarkıda;

    “Sihirli bir dünya bu
    Mucizeler beni buldu
    Hangisi gerçek benim,
    Hangi hayalin içindeyim.
    Ne farkeder çok çok iyiyim.
    Şekil şekil ama bir taneyim.
    Ben var ya ben ben bir taneyim.
    Ben var ya ben ben bir taneyim.”

Sihirli bir dünyada yolculuk yapıyor ve farklı kişiliklerini tanıyor. Kafası karışıyor ama “Ne farkeder çok çok iyiyim.” diyerek kendini rahat hissetmesi için sözleri telkin ediyor.

Her yer aynalar ve ışıklarla dolu.

Cansız mankenlerin arasında şaşkınlıkla yürüyor ve daha sonra o da onlar gibi oluyor. Bergüzar da kimliksizleşmiş oluyor.

 İnci kolye beta kişiliğini tetiklemek yani ortaya çıkarmak için kullanılır.

 İncinin içerisinde başka bir kendini daha görüyor. İnci ayna gibi başka bir dünyayı gösteriyor.

 Gözleri dik görünüyor ve kuş uçuyor. Kuşun uçması yaşadığı travmalardan sonraki aklının tutunamaması halini yansıtıyor. Kırmızı elbiseli ve tetik obje olan fiyonk desenli çorap giyen yeni bir Bergüzar.

 Kucağındaki kediyle yatakta, beta-cinsel eğitimden geçmiş karakterini gösteriyor.

 Farklı bir tarzıyla yeni bir karakter daha.

Yeni yeni karakterleri oluşuyor. Zemin beyaz üzeri siyah kareler, iki dünyanın birleştiğini simgeliyor. Cinlerin ve insanları dünyasını.


 Sevgilisi geliyor ve o haleti ruhiyeden çıkıyor. Aslında programdaydı ve o deneyimleri yaşadı. Daha sonrada programda çıkarıldı. Hipnozdan çıkarken parmak şıklatmak ya da sayıları geri saymak gibi kapı açıldı ve sevgilisi ona seslendi.

Mavi jean, Mavi Cin.

 Modada cin rüzgarı.

 Mavi markasının, ismini nereden aldığını görüyoruz.

Esmek?

 Sürekli ayna objesine yer verilmiş.

Gözlerinin mavisi aşırı derede keskin yapılmış. Bu efektle içindeki başka bir varlığı gösteriyorlar.

Ozmo Dünyası.

 “Ozmo dünyası; çılgın, eğlenceli ve tatlı mı tatlı bir dünyadır. Bu dünyada yaşayan bütün canlılar, eşyalar ve araçlar çikolatadan yapılmıştır. Bu eğlenceli dünyaya girebilmek için, ozmo yemek ve 3 kere “ozmo, ozmo, ozmooo” sihirli sözcüklerini söylemek gerekmektedir. …”

Sözleri üç kez tekrar etmesiyle hipnoz oluyor ve çocuklar farklı bir dünyada yolculuk yapıyor.

Ozmo Dünyası, ismini ağır akıl kontrolü barındıran Oz Büyücüsü filmininden aldığını görüyoruz. Karakterlerden erkek olan Ozi, kız olan Ozli.

Papirüste Eski Mısır hiyeroglif yazılarıyla birlikte güneş tanrısı Horus/Ra’nın gözü ile reklamdaki küçük kız karakter Ozli ve Mısır kraliçesi resmedilmiş.
Çocukları odasına aldıktan sonra dedeleri rolündeki adam, ne zamandır kolyenin sırrını araştırdığını söylüyor.

 Çocuklar odaya giriyor yani akıl kontrolünün yapıldığı yere. Arkada kuşlar var. Bununla travmanın etkisi gösterilmiş. Karakterlerden erkek olan Ozi’nin üzerinde Pagan, Druid yeniden doğuş sembolü döngü ve Ozli’nin ise İştar’ın sembolü kalp şekli var.

Dişiliği simgeleyen ters üçgenin içerisine Mısır kraliçesi resmedilmiş.

Hemen ikisi diz çöküyor. Ozli kolyeyi eline alıyor ve ikisi beraber üç kez ozmo diyorlar. Programcı tarafından oluşturulan dünyaya giriyorlar. Eski Mısır kraliçesinin yanında oluyorlar ve her biri bir anlam içeren dans hareketlerini yapıyorlar.

Ozli kolyeyi asanın içerisine koyuyor.

Gökkuşağı renkleriyle süslenmiş ürün ortaya çıkıyor. Reklam ile kendi inanışlarından ve yönlendirmelerden bir parça gösteriyorlar. Ozmo dünyasındaki gökkuşağına ulaşıyorlar yani cinler aleminde yolculuk yapıyorlar. Oz Büyücüsü filminin karakteri Dorothy de gökkuşağına yolculuk yapmıştı ve yeni bir karaktere sahip olmuştu. Tıpkı Ozi ve Ozli gibi.

Şehvet ile Yönlendirilen Kitleler.
Hedef kitlesi bu kez kızlar. Sürekli erkeklerin ilgisini çekmek için kızlar bir meta gibi reklam malzemesi olarak kullanıldı. Artık kızların da hem ilgisini çekmek hem de cinsel isteği sapkın bir şekilde beslemek için projeler üretiliyor. Bununla insanlar satılan üründen daha değersiz hale getiriliyor.

Bu markanın yılbaşı için hazırladığı reklamda satanizm ile ilgili semboller kullanılmış. Yönlendirmenin adresi yani kimin yaptığı ortaya serilmiş.

Kurt ile bu oyuncu eşleştirilmiş. Kurt hem kötülüğü hem de ruhani alemi simgeler. Bu semboller hep şeytanı ve cini simgeliyor. Cinler kılık değiştirebildikleri için de o kılıklara anlamlar yüklenmiş.

Yapraktan kanatlar takmışlar. Cinler de melekler gibi kanatlı olarak tasvir edilir.

 Kartal ve siyah kanatlar, yine satanik bir tasvirdir.

Boynuzdan kanatlar ne kadar ilginç değil mi? Kanat bile değil. :S Şeytanın başka bir tasviri olan bafometin boynuzları kanat şeklinde tasarlanmış.
Lucifer’i temsil eden Anka ve beyaz kanatlar, yine şeytanın temsili kılığı.

Ters çevrilmiş pentagram şeklindeki kurabiyeleri, tamamen bedenleriyle ön plana çıkan oyuncuların tepsiden halka sunduğu ürünler.

Robot İnsanlar.
Emir-komuta sistemiyle duyguları yönlendirilen bu insanlar aslında izleyici kitlesi yani halk. Reklam ile sağladıkları işlem bu.

Programcı görevini alan kızın iki yanında tıpatıp birbirine benzeyen kopyaları yani klonları duruyor. Programcının diğer kişilikleri. Kırmızı renk hakim. Bu renk de yönlendirmeye uyulmasını tetikliyor.
Programcının yönlendirmesiyle de halkın düşünceleri ve hareketleri şekil alıyor.

“Kurabiyem akla zarar” derken bu cümbüşün arasında gerçekleri söylüyor olsa gerek.

Kızlar siyah peruk ve gözlük takıyorlar. Hem köle hem de programcı olduklarını gösteriyorlar.

 Birden müzik değişiyor ve rock müzik bahanesiyle boynuz sembolünü yapıyorlar. Komik olmayan bu reklamla, insanlara ne kadar da samimiyetsiz olduklarını ve onları yönlendirdiklerini gösteriyorlar.

Çocukların Dünyasındaki Yönlerdirme.
Gözlükleri taktığında farklı bir dünyaya giriyor tıpkı çizgifilmleri izlediği andaki gibi. Hayal ile gerçek ayırt edilemeyecek hale geliyor.

Robotlara olan bu sıcakkanlılık da gerçekleği yitirmesine sebep oluyor.

 Komut almaya çocuklukta başlıyor ve yetişkin olana kadar gerçeklik olgusunu kaybediyor. Sadece maddeye inanıyor ve o da robotlaşıyor. Ruhani alem inanmıyor ama o alemdeki kötülüklerin başı şeytanın yönlendirmesine giriyor.

Çelik ve Çelik Naz iki insan gibi evleniyor.

İnsanların davranışları ve hayatları robotlara atfedilirken onlara olan sevgi yönetilme olgusunu güçlendiriyor.

 Yakınlaşmaları ve aralarındaki ilişki herkesin hoşuna gidiyor. Tıpkı insanın mutluluğundan mutlu olunduğu gibi onların da hayatından mutlu olunuyor. Robotlar aslında köle olan insanları temsil ediyor ve kitleler, o köle insanların robotlaşmasını sevmiş oluyor.

Daha fazla örneğini görmek istiyorsanız bu iki videoyu da izleyin.

Medya ile Uygulanan Akıl Kontrolü 1

Medya ile Uygulanan Akıl Kontrolü 2

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder